Tiyatronun Simgeleri: Tiyatro Maskları

Merhabalar Sanat Üniversitesi okuyucuları! Bu hafta size sanat ve kültürün ayrı bir dalı olan “Tiyatronun Simgeleri”ni anlatacağım. Bu konuya nasıl ulaştığımın kısa bir hikayesi ile başlamak istiyorum. Aslında, ben “kişilik”  kavramı üzerine kafamdaki soru işaretlerine cevap bulmaya çalışırken, tiyatroya doğru bir yol aldığımı farkettim. Kişilik; İngilizce “personality” kelimesine karşılık gelir. Latince “persona” maske demektir. Persona-maske tiyatro oyuncularının rollerine uygun olarak yüzlerine taktıkları masklardan türemiştir.


Antik Yunanda tiyatro, bağ bozumu ve şarap tanrısı Dionysos adına yapılan dinsel törenlere dayanmaktadır. Her yıl kentin ileri gelenlerinden biri seçilir ve bağ bozumu zamanında festival düzenlenir ve Dionysos’un onurlandırılması beklenirdi. Antik Yunanda bugünkü tiyatro anlayışı yoktu çünkü duyguları ve düşünceleri, jest ve mimikleri oyuncular ellerinde tuttukları, yüzlerine koydukları masklarla ifade ederlerdi. Antik Yunan tiyatrosunda 2 tür oyun vardır: Tragedya ve Komedya. Tragedya bugünkü trajedi, Komedya ise komedi anlayışına denk gelmektedir. 


Tragedyalarda içerik daha çok Tanrılarla insanlar arasındaki ilişkiyi, çatışmayı anlatırdı. Komedyalar da ise daha çok siyasi olayları alaya almak esastı. Oyuncuların söyledikleri sözlerden sorumlu olmamaları ve tanınmamaları için bu maskları kullandıkları bilinen bir gerçektir. Günümüz tiyatrosunun simgesel ifadesi haline gelen; gülen ve ağlayan maskeler bu uygulamanın bir ürünüdür. İşin en ilginç kısmı bu masklardan gülen yüzün Efesli filozof Heraklitos’u , ağlayan yüzü ise Demokritos’u ifade ettiğini biliyor muydunuz??? 😯   

Heraklitos, “Evrenin arkhesi (ana madde) nedir?” sorusuna “ateş” cevabını veren sert tabiatlı, asık yüzlü, lakabı ağlayan olan bir filozoftur. Demokritos ise “Evrenin ana maddesi nedir?” sorusuna “atom” cevabını veren insanlığın durumunu anlamsız ve komik bulduğu için alaycı bir tebessümle gezen, lakabı gülen filozof olan mekanik-materyalisttir.

Bu iki filozofun yüz ifadeleri tragedya ve komedyanın simgesi olmuş, ağlamak-gülmek, iyilik-kötülük, doğruluk-yanlışlık…. gibi birbirine zıt kavramların çatışması ve birlikteliği esasına dayandırılmıştır. İlk bakışta gülen insanı iyimser, ağlayan insanı karamsar kabul etmek doğru gibi görünse de, Heraklitos karamsar biriyken Demokritos iyimser bir filozof olarak algılanmaktadır. Oysa ki, bunun tam tersi söz konusudur. İşte bu noktada kişilik kavramı tiyatrodaki persona kavramı ile örtüşmektedir. Bizde çoğu zaman yüzlerimize taktığımız maskelerle hayat sahnesinde rol almıyor muyuz? Heraklitos insanlıktan umudunu kesmiş, kötülük ve çatışma dolu bu dünyada değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu söylemiş bu yüzden işi gülmeye vermiş, insanlarla dalga geçerek gülen bir yüz ifadesi takınmıştır. Demokritos’un ise gülen, melankolik yüz ifadesinin arkasında fizik yasalarına uygun, metafizikten uzak bir dünya görüşü daha katı, keskin bir evren anlayışı bulunmaktadır.

Bundan dolayı ağlarken gülebilmeyi ya da gülerken ağlayabilmeyi en iyi ifade eden sanat dalı tiyatro için çıktığımız bu yolculukta size tiyatronun simgesel ifadesini yorumlayan yazar Horace Walpole’un  “Bu dünya düşünenler için komedya, hissedenler için tragedyadır.” sözü ile bu haftaki sanat ve kültür blog konumuzu da burada tamamlayıp, hayata bir trajedi mi yoksa bir komedi penceresinden mi bakmak istediğinizi size bırakalım.

SAĞLIK VE SEVGİ İLE KALIN, SANAT ÜNİVERSİTESİNİ TAKİP ETMEYİ UNUTMAYIN! GÖRÜŞMEK DİLEĞİYLE... 🌟



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NAZIM HİKMET’İN SON ŞİİRİ: VERA’YA…

The Death of Socrates: Sokrates'in Ölümü