Dahilikle Delilik Arasındaki Çizgide Yiten Bir Hayat: Vincent Van Gogh

       

                   Merhaba kıymetli Sanat ve Kültür Üniversitesi okuyucuları, bu hafta size dahilikle delilik arasında yiten, daha doğrusu zamanla dibe çekilen kıymetli bir sanatçıdan; Sevgili Vincent Van Gogh'dan bahsetmek istiyorum. Umarım keyifle okuyacağınız bir yazı olur.

                                                                 

Van Gogh'u kesik kulağıyla, ünlü ve ünlü olmasının dışında benim de hayatımda büyük bir önemi olan ''Yıldızlı Geceler'' tablosuyla tanırız. Gelin hep beraber bu ilgi çekici hayatı ve ortaya koyduğu eşsiz eserleri incelemenin keyifli bir yolculuğuna çıkalım!                                                                  
Öncelikle bugün bloggumda bu kıymetli sanatçıya neden yer verdiğime biraz değinmek istiyorum. Bundan 5 yıl öncesine tekabül eden bir zamanda sürekli ''Yıldızlı Geceler'' Tablosunu görüyor büyülenmiş gibi inceliyor fakat adını öğrenmek için araştırmayı sürekli unutuyordum. Beni bu tabloya çeken büyülü bir tılsım vardı sanki. Gittiğimbir sergi de ona benzeyen bir tablo görüp, arkadaşıma buna benzeyen bir tablo var sanırım Van Gogh'un biliyor musun ismini dememle başladı her şey. Arkadaşım ismini söylediğinde rüyalarıma bile bazen girecek kadar beğendiğim bu tablonun adını bulmuş olmanın mutluluğu vardı içimde. Eve gitmeyi beklemeden hemen oracıkta araştırdım ve ilgime daha çok ilgi katan bir sürü veriye ulaştım o gün.


Şimdi ise size Sevgili Van Gogh'un hayatından bahsetmek istiyorum. Van Gogh hep sandığımız gibi bir ressam değildi hayatının bir dönemi yoksul halk tarafından yoğun istekle rahip olmuştu, zaten dinine düşkün bir insan olduğundan fazla sorun teşkil etmeyeceğini düşünerek rahiplik yaptı. Ancak bir süre sonra kilise onu disiplinsiz bularak tavsip etmemeye rahipliğini elinden almaya karar verdi. İşte herkesin hayatında bir dönüm noktası vardır işte o an da Vincent'ın hayatında bir mihenk taşıydı.


Bana kalırsa çizdiği resimlerden bile naifliği belli olan bu adam, rahiplikten men edilince iyi ki bir boşluğa düşmüş, ve iyi ki bu boşlukta ressam olmaya karar vermiştir. Sanat hayatında bir öykü olmaya başlayacağı, yani ilk kez resim yapmaya başladığı gün odada boyaları, tuvali ve 30 yaşına gelene kadar eline hiç boya değmemiş Vincent vardı. Lakin zamanla kendini geliştirdi ve unutulmaz bir ressam oldu. Bugün beni en çok üzen şeylerden biri ise asla bu kadar iyi olduğunu bilemedi. Bugün onu yolda görse deli diye yargılanacağı ve yemek yiyemeyeceği restaurantlarda, tuhaf görünüşü yüzünden onu savunmayı kabul etmeyecek avukat bürolarında çizdiği eşsiz tablolar asılı.
Yaşamı boyunca sadece tek bir eser satabilmiş Van Gogh'un yoksullukla harmanlanmış hayatı psikolojik sorunlarında etkisine girmeye başladığında boyaları yemeye başladı ve kulak kesme hadisesi meydana geldi. Bu olaylardan sonra kendi isteğiyle, hiçbir itirazı olmadan, bu hayattanuzaklaşmak istercesine hastaneye yattı. Ve bu süreçte gördüğü halisünasyonlarla en ünlü tablolarını hayata geçirdi, Yıldızlı Geceler, Ayçiçekleri ve nice eşsiz tablo...


Bazıları Van Gogh'un bu saeı çizimlerinin bu kadar sarı olmasını epilepsi rahatsızlığına bağlarken ben, katıksız içtiği absentin gözüne vermiş olabileceği bir hasardan kaynaklandığını düşünüyorum.


Son olarak yazımı Vincent'ın acı ölümüyle sonlandırmak istiyorum. Resim çizmek için gittiği başak tarlasının ortasında karnına sıktığı bir kurşunla acı hayatına son verdi. İşte o zaman zorluklarla, yoksulluklarla ve mental rahatsızlıklarla geçen bir hayatın nasıl Çağdaş Sanat akımına yön vermiş olabileceğinitüm dünya gördü. Asla unutulmayacaksın sevgili Vincent Van Gogh, huzur içindesindir umarım artık!


Gelecek hafta buluşmak üzere değerli Sanat ve Kültür severler, sanat ve sevgiyle kalın😇😇

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NAZIM HİKMET’İN SON ŞİİRİ: VERA’YA…

Tiyatronun Simgeleri: Tiyatro Maskları

The Death of Socrates: Sokrates'in Ölümü